Glokom-Göz Tansiyonu İle İlgili Yeni Gelişmeler

Glokom, artan göz içi basıncının göz siniri hücrelerine zarar vermesiyle oluşur. Göz siniri hücreleri öldüğü zaman da kalıcı görme kaybına sebep olabilir. Hastalığın başlangıcında herhangi bir belirti fark edilmez, ilerledikçe görme sinirini etkiler. Görme siniri, çok sayıda lif içeren elektrik kablosu gibidir. Bu lifler, farklı alanlardan gelen görüntüleri beyine iletir. Sinir, hasar gördükçe görme alanı bozulur. Glokom, birçok hasta tarafından ancak ileri dönemde ve belirgin görme kaybı ortaya çıktığında fark edilebilir. Görme kaybı oluştuktan sonra geri döndürmek, iyileştirmek mümkün değil. Bu nedenle erken tanı çok önemli.

Glokomun çeşitleri var mı?

Glokomun farklı sınıflandırmaları var. Yaşa göre sınıflanırsa bebeklik, çocukluk, gençlik ve yaşlılık dönemi olarak bahsetmek mümkün. Glokomlar, sıvı çıkışının olduğu yerde ön kamara açısının genişliğine ya da darlığına göre de sınıflandırılabilir. Bu tür glokomları açık açılı glokomlar ya da dar açılı glokomlar olarak ayırabiliriz.

Teşhisi nasıl yapılır?

İlk olarak hastanın göz içi basıncı ölçülür. Görme sinirinde bir hasar olup olmadığı araştırılır. Bunun için görme alanı testi uygulanır. Görme siniri tomografisi ve retina tomografisi olarak bilinen optik kohorens tomografi daha yeni yöntemler.

Glokom kontrolunü kimler yaptırmalı?

Glokom her insanda, her yaşta ortaya çıkabilecek bir hastalık. Özellikle 35 yaştan sonra herkeste olabilir. Ancak ailede glokom hikayesi bulunanlarda, şeker hastalarında ve miyoplarda risk daha fazla. Önce 35, sonra 40 yaşında herkesin göz muayenesini yaptırması, risk taşıyanların yılda bir kez kontrole gitmesi gerekir.

Tedavi seçenekleri neler?

Glokomun tedavisi ilaç, lazer ve cerrahi olmak üzere 3 ana başlıkta toplanır. Açık açılı glokomun tedavisi, çoğunlukla göz damlalarıyla yapılır. Bazı vakalarda ağızdan alınan haplar da önerilir. Ancak bu tür ilaçlar, yan etkileri fazla olduğu için uzun süre kullanılamaz. Ağızdan alınan haplar, göz içi basıncı çok yüksek olan ve ameliyat için birkaç gün beklemesi gereken hastalarda görme sinirinin hasara uğramaması amacıyla da kullanılabilir.
Öncelikle hastanın göz tansiyonunu ya gözdeki sıvının üretimini kısarak ya da çıkışını artırarak düşürürüz. İkisi için de ilaçlar var. Bunlar, her gün belirli aralıklarla alınan ve de hayat boyu kullanılan ilaçlar. İlaç tedavisine rağmen hastanın göz tansiyonu düşmüyor ve görme alanı daralıyorsa, yani hasar ilerliyorsa, ameliyat düşünülür. Ameliyatla, gözün beyaz kısmında bir tane delik açarız. Dışarıdan görülemeyecek kadar küçük olan bu delikle, gözün içerisindeki fazla sıvıyı alırız. Glokom tedavisinde uyguladığımız üçüncü yol, lazer. Lazer yöntemi, birkaç şekilde yapılır. Birincisi, çıkışı artırmak üzere, delikçikleri açmak için, ikincisi gözün sıvı üretimini kısmak için dışarıdan müdahale etmek. Tüm bu tekniklerdeki amaç, görme alanını muhafaza etmek, kusuru düzeltmek değil.

Türkiye’de Yaygın!

Çok sağlıklı veriler olmamakla birlikte hastane kayıtlarına bakıldığında Türkiye’de teşhis edilmiş yaklaşık 100 bin glokom hastası var. Ama biz biliyoruz ki, bu sayı, 400 bin civarında. Yani glokomu teşhis edilmiş olanlar tüm vakaların yaklaşık yüzde 25’i civarında. Bu, Batı Avrupa’da ve ABD’de yüzde 55’ler civarında. Gerek ABD’de, gerekse Avrupa’da sağlık bakanlıkları bu hastalık için özel tarama programları yapıyor ve de insanları bilinçlendiriyor. Çünkü glokom sinsi bir hastalık ve geç teşhis edilirse görme kaybına yol açabiliyor. Yurt dışında, iş gücü kaybı ve yüksek maliyet gibi sebeplerden dolayı, mümkün olduğunca erken teşhis edilmesi için önlemler alınıyor.

Göz Tansiyonu İle Aynı Şey Değil.

Glokom tanısı için artık 20 yıl önceki gibi göz tansiyonu yüksekliği aranmıyor. Günümüzde glokomun tanımından göz içi basıncının yüksekliği kriteri çıkarıldı. Çünkü göz içi basıncı yükselmeden de görme siniri hasara uğrayabilir. Bu nedenle halk arasındaki ‘Göz tansiyonu eşittir glokom’ görüşü, doğru değil.

%d blogcu bunu beğendi: